Sponsorlu Bağlantılar

21 Aralık 2009 Pazartesi

BEYLERBEYİ SARAYI

BEYLERBEYİ SARAYI



Beylerbeyi sarayı Boğaziçi köprüsü Asya kulesinin dikili olduğu Beylerbeyi Bizans’tan beri saraylara tahsis edilmiş güzel bir semttir. Beylerbeyi sahil sarayı 1861-1865 yıllarında, eski ahşap bir sahil sarayının yerinde Sultan Abdülmecit tarafından yaptırılmıştı. Cephe ve iç dekorasyonda Doğu ve Türk motifleri, Batı süs öğeleri ile birlikte kullanılmıştır. 3 katlı yapı harem ve selamlık bölümlerini ihtiva eden 26 oda ve 6 salondan ibarettir. Otantik mobilyalar, halılar, perdeler ve diğer eşyalar olduğu gibi korunmuşlardır. Denize bakan cephe süsleri, bakımlı bahçe ve orta bölümdeki havuzlu salon ile spiral merdivenler dikkat çeken yerlerdir. Arka yamaçta bir büyük havuz, teraslar ve türünün güzel örneği at ahırları yer almıştır. 1970 li yıllara kadar kullanılan eski ana yol bir tünel iler saray bahçesinin altından geçerdi. Sahilde iki küçük seyir köşkü bulunan sarayda devlet misafirleri de ağırlanırdı. Müze- saray yıl boyu ziyarete açıktır.18. yüzyılda yaşamış olan ünlü gezgin İncicyan’a göre, Büyük Constantinus’un diktirdiği bir haçtan dolayı Bizans İmparatorluğu döneminde “İstavroz Bahçeleri” adıyla anılan Beylerbeyi, Osmanlı İstanbul’unda da padişahlara tahsis edilmiş bir yazlık alan olarak kullanılmıştır. Yine İnciciyan’a göre yöreye “Beylerbeyi” adının verilişi ise, 16. yüzyılda Beylerbeyi Mehmed Paşa’nın burada bulunan köşkünden kaynaklanmaktadır.
Çeşitli dönemlerde Osmanlı padişahlarının ilgisini çeken Beylerbeyi, yaptırılan kimi köşk ve kasırlarla giderek önem kazanmış, 1829 yılında Sultan II. Mahmud’un yaptırdığı ahşap sahilsarayı ile yeni bir hareket kazanmıştır.
Bugünkü Beylerbeyi Sarayı, Sultan Abdülaziz tarafından II. Mahmud’un ahşap sahilsarayı yıktırılarak, 1861-1865 yılları arasında dönemin tanınmış mimarı Sarkis Balyan’a yaptırılmıştır. Saray genellikle yaz aylarında, özellikle de yabancı devlet başkanlarının ağırlanmasında kullanılmıştır. Sırp Prensi, Karadağ Kralı, İran Şahı, Fransız İmparatoriçesi Eugenie bunlardan bazılarıdır. Sultan II. Abdülhamid de 1918 yılında, ömrünün son yedi yılını geçirdiği bu sarayda ölmüştür.
Çeşitli Batı üslûplarının Doğu üslûplarıyla kaynaştırıldığı sarayın iç mimarlığı, kullanım özellikleri açısından, bir orta sofaya açılan köşe odalarından oluşan geleneksel Türk Evi plan tipi içinde değerlendirilebilir. Harem ve Selâmlık olarak iki ana bölümden oluşan sarayda Selâmlık, tefriş ve süsleme açısından Harem’den daha zengin tutulmuştur.
Bodrum katı mutfak ve depo olarak kullanılan ve bir bölümü üç katlı olan sarayda 3 giriş, 6 salon ve 26 oda bulunmaktadır. Rutubete ve sıcağa karşı önlem olarak, döşemeleri Mısır’dan getirilen hasırlarla kaplanmıştır.
Boğaziçi’nin Anadolu kıyısında özel konumuyla dikkati çeken Beylerbeyi Sarayı’nı aynı dönemlerde yapılmış Osmanlı saraylarından ayıran ilginç özellikleri, yamaçlara doğru setler biçiminde yükselen ve bu yüzden “Set Bahçeleri” adıyla anılan bahçeleri ve bu bahçelerde bulunan köşklerle, eski saray kompleksinden kalan büyük havuzdur.
Batı ülkeleri ile ilişkilerin güçlendiği bir dönemde yapılan Beylerbeyi Sarayı’nın ilginç mimari örneklerinden biri de, Set Bahçeleri’nin altından geçen tarihi Tünel’dir. Tünel’in ortasında yer alan çeşmenin kitabesinde Sultan II. Mahmud’un adı geçmekte ve yapının tarihlendirilmesinde önemli bir ipucu oluşturmaktadır. Üst set bahçesindeki büyük havuz ve Mermer Köşk gibi II. Mahmud döneminden (1808-1839) kalan bu tünel, kıyı yolunun işlevini sürdürmesini sağlarken, aynı zamanda yüksek duvarların ötesi ile bahçeler arasındaki bağlantıyı da kurmaktadır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder